Annemin
bizi özellikle dizinin dibine oturtup öğüt verdiğini bilmem, yapmamızı ve
kazanmamızı istediği davranışları kendisi zaten doğal haliyle yaşamına
uyguluyordu. Mesela bir şey istediğimizde, şunu demeyi asla ihmal etmezdi, “
Bak söz vermiyorum, durum uygun olursa.” Çünkü biliyordu ki söz verdiği bir
şeyi yapmazsa saatlerce başında “Ama söz vermiştin ama yapacaktın!” diye
ayaklarımızı yere vuracaktık. Alıştığımız buydu, söz verildi mi yerine
getirilmeliydi.
Çok
canını sıkmadıkça bize bağırmaz asla da şiddet uygulamazdı. Olur olmaz her
yaptığımıza kızmaz, gerçekten yanlış olduğunu düşündüğü şeylerde gözlerinden
ateş çıkarcasına bakışlar atardı, o zaman anlardı ki gittiğimiz yol, yol
değil :)
Her
zaman sakinlikten, sadelikten ve hoşgörüden yanaydı. Dışarıda oyun oynarken,
beni kibar bir şekilde balkonun altına çağırır, “Kızım bu kadar çocuğun içinde
sadece senin sesin çıkıyor, biraz kibar ol, çok bağırma derdi.”Ben de yapım
gereği sinirlenir “Ya anne yaaa, ya anne yaaa!”diyerek, zıp zıp zıplar bas bas
bağırırdım, annemin mahremiyet olarak gördüğü durumu, tüm mahalleye yayın eder,
annemi “carıs malamat” ederdim. :)
İnsanlara
yardım etmekten büyük bir haz duyardı. Mahalledeki yaşlı çiftti daima ziyaret
eder, bir isteklerinin olup olmadığını sorardı. Bu yardım kumpanyalarına bizi
de dahil eder, her bayram muhakkak bizi bu yaşlı nine ve dedenin yanına
götürürdü. Üfleye püfleye merdivenleri çıkardık. Yüzünün her yanında et benleri
olan bu yaşlı teyzeciğin beni öpmesi dayanılmaz olurdu ve o an öleceğimi
sanırdım.
Eski
elbiseleri, kumaşları geri dönüşüm kazanında kaynatıp, teyzelerime, halalarıma,
anneanneme elbezi dikerdi. Eve gelen fazladan ekmekleri yine sağa sola taşırdı.
Evdeki bayat ekmekleri suda ıslayıp hamur haline getirir, peynir ve baharatla
tatlandırıp kızartırdı.
Anneannemlere
giderken tutumlu olmak için yürüyerek gider, üstüne her gidişimizde de poşetler
taşırdık. Minyatür bir deniz feneri gibi, başkalarının kullandığı temiz
giysileri ihtiyacı olanlara dağıtırdı. Taşımanın yanı sıra, bunlar hep özveri
ve kafa karışıklığı demekti.
Şimdi ben kimim? Bence ben annemin patates baskısıyım :) Onca yıl şikayet ettiğim şeyleri, elimden geldiği kadarıyla gerçekleştirmeye çalışıyorum, ama dediğim gibi ona yetişemem, sadece kötü bir kopyasıyım :)