23 Eylül 2013 Pazartesi

Elma

Sonbahar geldi, ağaç yaprağından silkindi.
Elma az kıpırdadı, çevresine bakındı.
Etrafta kimsecikler yoktu.
Ne kadar da yalnızdı.
Rüzgar estikçe salınıyor ama bir türlü yerinden ayrılamıyordu.
Kırmızı ve parlaktı.
Başının üstünde onu zaman zaman gıdıklayan bir çift yaprak vardı.
Kırmızı ve parlaktı fakat bunu anlayabileceği bir diğer elma yoktu.
Elmanın canı sıkıldı, tekrar çevresine baktı.
Elmanın kendisini görebileceği hiç bir elma yoktu.
Ne kadar da yalnızdı.
Rüzgar esti, bulutlar geldi, yağmur yağdı.
Elma yine kendinden habersiz çok yalnızdı.
Halbuki ne kadar da kırmızı ne kadar da parlaktı.
Güneş geldi, yıldız çıktı, baykuş uğuldadı.
Elmanın canı hep sıkkındı.
Bir gün bir şey oldu;
İki belikli bir kız şarkı söyledi
Fırtına çıktı.
Elmanın üstündeki bir çift yaprak koptu gitti.
Elma gördüklerine inanamadı,
Aydınlandı.
Artık kırmızı ve parlak olduğunu biliyordu.
Ağaçtaki diğer elmalarla tanıştı
Hepsi kırmızı ve parlaktı.

12 Şubat 2013 Salı

Hızır

Beyaz, kocaman ellerinden merhamet damlayan adam

Çöl ortasında bir ordunun gaddarlığını giderebilmek için.

Kelimelerin yeni filizlenmiş fesleğen kadar yeşil

Yol boyu gözlerimi alıyor düşün,

Çimlerin üzerinden geçen halhal sesleri

Ve gül dallarında rüzgârla sallanan umutlar.

Hava kokuyorsun, oksijen kokuyorsun şimdi

İçime çektikçe yaşıyorum seni.

Bir yoksun gelse kapıma sensin diye çevirmem geri

Bomboş elleri.

En güzeli sana gülümsemeli.

5 Şubat 2013 Salı

Ben

Yeni şeyler için yeteri kadar cesaretim olmadığını düşünüyorum. Bir şey yaparken, hep daha güzel örnekleri düşünüp ya vazgeçiyor ya da ağırdan alıyorum.

Kendimi çoğunlukla yetersiz görüyor, akşam başımı yastığa koyduğumda bugün neler yaptın, neler için tembelliğin tuttu diye kendimi cezalandırıyorum. Biraz fazla uyumuş olsam, bunu hayatımdan çaldığım ve geri döndürülemeyecek zaman olarak nitelendiriyorum.

Sırtımda hep bir ağırlığım var, yaşamı yüzde yüz kullanamamaktan çok çekiniyorum. Hani bazen rahat ol diyorlar ama bu konuda hiç de rahat olamıyorum. Bunun yanlış olduğunu düşünsem de kendimi engelleyemiyorum.

Şu filmleri izleyeyim, şu hobilerimi gerçekleştireyim, evimi temizleyeyim, sınavıma çalışayım aman ha sporumu ihmal etmeyeyim, arkadaşlarımıa arayayım vs vs vs.

Aslında öyle mutsuz bir insan da değilim, insanlar çoğunlukla iyimser olduğumu düşünüler.Diğer yandan bu iyimserliği bir türlü kendime göstermiyorum.

30 Ocak 2013 Çarşamba

Burada olmayı seviyorum ama oraları da özlemekten geri duramıyorum. Neden bilmem, yağmur yağarken beni evime götüren yokuşu anımsıyorum hep, İstanbul demek yağmur demek sanki. Nasıl Sarıkamış kar demekse.

Yokuşu inerken sağda ekmek fırınının sarı ışıklarını, elimdeki bim poşetini düşünüyorum. Tanımasam da aşina olduğum yüzleri görüyorum.

Otobüsten inip Hisarüstün'de olmak eve girmeden evdeymişim hissi veriyor.

Şimdi ben seni özlüyorum ya İstanbul, üç yıl sonra ayrıldığımda Sarıkamış'ı da özleyeceğim.

27 Ocak 2013 Pazar

Kapı Süsü

Kapı süsü olmazsa olmazdı;






Dışarıda deliler gibi kar yağarken ders çaışıyor ve kendimi ödüllendirmek için şöyle şeyler yapıyorum;






Yastıklı Şarkı


"...
gün döküldü yastığa
gölge bitti, viran oldu düşler yine
bir kapı bir pencere bir gökyüzü
damdan düşmüş evin içine
vay vay sevdin onu
vay vay sevdin onu
sevmesen ölürdün, sevdin onu öldün
sevmesen ölürdün ama sevdin, gene öldün
ayışığı gel dedi
gel peşimden inat olsun ele güne
düştüm onun peşine
rüzgar oldum sürdüm düşlerimi göğe
vay vay sevdin onu
vay vay sevdin onu
sevmesen ölürdün, sevdin onu öldün
sevmesen ölürdün ama sevdin, gene öldün
..."

Ezginin Günlüğü

* Bu yastık için sanırım 2 ay kadar uğraştım. Şimdi her baktığımda bana bu şarkıyı hatırlatıyor biraz da bu yüzden yastığımı seviyorum!